Depremin acı yüzü kendisini göstermeye devam ederken, hiç istemesek de afetin ekonomik boyutunu ve bundan sonra olabilecekleri de konuşmak durumundayız. Deprem 10 ilimizi etkilerken, bölgedeki pek çok sanayi kuruluşuna da zarar verdi.
Tekstil başta olmak üzere alüminyum ve unlu mamuller üretiminde de pek çok firmayı barındıran Gaziantep ve diğer illerde üretim yapan tesislerin birçoğu kayıplarından dolayı çalışamaz durumda. Benzer durum Urfa’da ayakkabı sektöründe, Kahramanmaraş’ta tekstil ve iplik üretiminde kendisini gösteriyor.
Çok sayıda üretici firmanın olduğu bu illerimizde faaliyetine devam edemeyen ve ne zaman edeceği de belli olmayan pek çok üretim tesisimiz ne yazık ki şu anda kaderiyle baş başa kalmış durumda. Deprem bölgesinde zarar gören ailelerin önemli bir kısmı bölgede çadır ve konteynerlerde yaşamlarını sürdürmeye çalışırken, bir bölüm insan da, farklı şehirlere göç ederek, hayatlarına yeni bir yön vermeye gayret ediyor.
Böyle bir durum doğal olarak işletme sahipleri için de eski kadrolarını yeniden oluşturabilmeyi ve yeniden üretim yapabilmelerini son derece zor hale getiriyor. Neler yapılması gerektiği konusunda hep birlikte fikir üretmeye gayret ederken, Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç’dan gelen “Deprem bölgesindeki sanayicilerimizin eleman ihtiyacını karşılayacağız” mesajı bir nebze de olsa bölgedeki üreticilere teselli oldu.
İşgücünü yeniden sağlayamadığı için kapanan veya düşük kapasite ile üretim yapmaya devam eden işletmelerin, sanayimize ve ihracatımıza yönelik olumsuz etkiler yaratacağını göz önünde bulundurduğumuzda, bu dönemdeki bu destek son derece değerli. Depremin yaşandığı 10 il, tarım arazilerinin önemli bir kısmını da bünyesinde barındırmakta. Türkiye'nin bitkisel üretiminin yaklaşık yüzde 20'si bu bölgeden sağlanıyor.
Kayıtlı işletme ve çiftçi sayısı ise 270 bin civarında
Türkiye'de tarım yapılabilen toplam alan olan 238,5 milyon dekarın yüzde 16,2'si, yani 35,8 milyon dekarlık bölümü bu 10 ilde yer alıyor. Bu iller tahıl ve diğer bitkisel ürünlerin üretiminde toplam üretimin yüzde 16’sına sahip. Meyve, içecek ve baharat bitkilerinde ise ülke üretiminin dörtte birlik payı yine bu bölgeden elde edilmekte. Tüm tarım ihracatımızın ise yüzde 20’si işte bu illerden elde edilmekte. Bu on ilimizin toplam gayrisafi hasıladaki payı ise yüzde 9,3. Tarımdaki oranı ise yüzde 14,3; yani bir hayli önemli bir paya sahip. İşte bu sebeple dış ticaret ve cari dengelerimiz üzerinde bölgenin etkisinin yüksek olacağını belirtmeliyim.
Tarım sektörü için alınan ilk tedbir, depremlerden etkilenen çiftçilerin Ziraat Bankası'na olan düşük faizli kredi borçlarının 1 yıl ertelenmesi oldu. Ayrıca yatırım kredilerindeki taksitlerin ertelenmesi ve borçlara ilişkin takip işlemlerinin yapılmayacak olması da alınan tedbirler arasında. Yaraların sarılıp, eski üretim kapasitelerine ulaşılma süresine dair ise bir şey söylemek şu anda çok mümkün olmasa da, bir hayli zaman alacağını görebilmek zor değil. Buraya kadar bahsettiklerim, duran çarkların yarattığı maliyet.
Henüz bu hesabın içerisinde yıkılan binlerce evin yeniden inşa edilmesi, on binlerce aileye yapılacak maddi ve manevi yardımlar, göçlerin oluşturacağı ilave maliyetler gibi pek çok kalem yer almıyor. Bunları da eklediğimizde, ekonomiye getireceği yük, bazı rakamlar telaffuz edilse de, bana göre bugünden çok da öngörülebilir gibi değil. Ancak çok büyük ve önemli bir yara açacağı kesin.
İşin manevi boyutunu, toplum psikolojisinin eski haline dönüşmesi kısmını hiç söylemiyorum, bunun zaten para ile ölçülür bir değeri yok. Keşke sözünü hiç sevmem ve yaşamımda da kullanmamaya gayret ederim. Ama bu kez bu acı kayıpları düşündüğümde, “keşke” demeden edemiyorum. Ve belki de ilk kez bu kelimenin tek başına birçok anlam ifade ettiğini, birçok mesajı verdiğini söylesem, ilave bir açıklama yapmama da gerek kalmamış olacak. Acı, ama gerçek.
Haber: Dr.Hakan Çınar (Dünya)
Ekonomi,Borsa ve Finans piyasalarını bizden izleyin,bir adım önde olun.
BORSASEANS.COM