Türkiye Cumhuriyeti, 1923 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğinde kurulduğunda, yıkılmış bir imparatorluğun küllerinden yeniden doğmuş bir ulusun sembolüydü. Bugün, 100. yılını kutladığımız bu büyük devrim, Türkiye'nin tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biridir.

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, Türkiye modern, laik ve demokratik bir devlet olma yolunda büyük adımlar attı. Halkın egemenliği ilkesi benimsendi, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı, eğitimde, hukukta ve sosyal hayatta reformlar gerçekleştirildi. Latin alfabesine geçiş, dilin sadeleştirilmesi gibi adımlarla kültürel bir devrim yaşandı, halkın bilinçlenmesi ve aydınlanması hedeflendi.



Bu 100 yılın ardında, elbette zorluklar ve sıkıntılar yaşandı. Ancak bu süre zarfında Türkiye, ekonomik, kültürel ve teknolojik alanlarda büyük gelişmeler kaydetti. Yüksek binaların, modern şehirlerin ve köprülerin inşa edildiği, bilimde ve sanatta uluslararası başarılara imza atıldığı bir çağda yaşıyoruz.



Cumhuriyetin 100. yılını kutlarken, bir yandan geçmişteki başarıları ve zorlukları hatırlamak, diğer yandan da geleceğe dair umutlarımızı ve hedeflerimizi belirlemek önemlidir. Bir asırlık süre zarfında elde edilen başarılara rağmen, Türkiye'nin daha kat etmesi gereken birçok yol bulunmaktadır. Bilimde, teknolojide, eğitimde ve sanatta daha da ilerlemek; sosyal, ekonomik ve kültürel kalkınmayı sürdürmek; hukukun üstünlüğünü tesis etmek ve demokrasimizi daha da güçlendirmek hepimizin sorumluluğundadır.

Bugün, 100 yıl önceki o tarihi günün coşkusunu, heyecanını ve gururunu tekrar yaşıyoruz. Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesi doğrultusunda, Türkiye'nin dünya barışına katkıda bulunan, bölgesel ve global sorunlarda çözüm üreten bir ülke olması temennisiyle, cumhuriyetimizin 100. yılını gönül dolusu kutluyoruz.